Günümüzde Savunanlar: Mehmet Okuyan, İhsan Eliaçık
KABİR AZABI VARDIR: DİĞER BÜYÜK MEZHEPLERİN GÖRÜŞÜ
KABİR AZABINA KARŞI ÇIKANLARIN DELİLLERİ:
Araf suresi 33. ayet; De ki: Rabbim ancak açık ve gizli kötülükleri, günahı ve haksız yere sınırı aşmayı, hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi, Allah’a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.(Bu konu Allah'ın bildirmediği bir konudur)
Ayetler:
İsra 52 :Sizi çağıracağı gün, onu hamt ederek çağrısına derhal uyacaksınız. Ve sadece az bir süre kaldığınızı düşüneceksiniz.
Enam 60:O, odur ki, geceleyin sizi öldürür. Gün boyunca neler yapıp neler kazandığınızı bilir. Sonra, belirlenmiş süre işletilip tamamlansın diye, gün içinde sizi diriltir. Nihayet O’nadır dönüşünüz. Sonra, yapıp ettiklerinizi size haber verecektir.
Yasin 51: Nihayet Sur’a üfürülecek(Kalk borusu çaldığında). Bir de bakarsın ki onlar kabirlerinden kalkıp koşarak Rablerine giderler.
Yasin 52 : Ve demişlerdir ki: Yazıklar olsun bize, kim kaldırdı bizi uyuduğumuz yerden; bu, rahmanın bize vaadettiği şey ve peygamberler gerçek söylemişler.
İnfitar 4:Kabirlerin içindekiler dışarı çıkarıldığı zaman.5. İnsanoğlu, ne yaptığını ve ne yapmadığını görür.
Adiyat 9.10:İnsan, kabirlerde bulunanların çıkarılacağı ve kalplerde olanların ortaya konulacağı bir zamanın geleceğini bilmez mi?
Ali imran 185:Her canlı ölümü tadacaktır. Ve ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Bu dünya hayatı ise aldatma metaından başka bir şey değildir.allah dostu seyyid.
Taha 103-104 : “Siz dünyada on gün eğleştiniz diye aralarında gizli gizli konuşurlar…En akıllıları ‘Sadece bir gün kaldınız’ der.”
Kehf 87: .. Allah onları dünyada ve ahirette can yakıcı azaba uğratır...”
Ayetler:
İsra 52 :Sizi çağıracağı gün, onu hamt ederek çağrısına derhal uyacaksınız. Ve sadece az bir süre kaldığınızı düşüneceksiniz.
Enam 60:O, odur ki, geceleyin sizi öldürür. Gün boyunca neler yapıp neler kazandığınızı bilir. Sonra, belirlenmiş süre işletilip tamamlansın diye, gün içinde sizi diriltir. Nihayet O’nadır dönüşünüz. Sonra, yapıp ettiklerinizi size haber verecektir.
Yasin 51: Nihayet Sur’a üfürülecek(Kalk borusu çaldığında). Bir de bakarsın ki onlar kabirlerinden kalkıp koşarak Rablerine giderler.
Yasin 52 : Ve demişlerdir ki: Yazıklar olsun bize, kim kaldırdı bizi uyuduğumuz yerden; bu, rahmanın bize vaadettiği şey ve peygamberler gerçek söylemişler.
İnfitar 4:Kabirlerin içindekiler dışarı çıkarıldığı zaman.5. İnsanoğlu, ne yaptığını ve ne yapmadığını görür.
Adiyat 9.10:İnsan, kabirlerde bulunanların çıkarılacağı ve kalplerde olanların ortaya konulacağı bir zamanın geleceğini bilmez mi?
Ali imran 185:Her canlı ölümü tadacaktır. Ve ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Bu dünya hayatı ise aldatma metaından başka bir şey değildir.allah dostu seyyid.
Ali İmran 56:Küfre sapanlar var ya, işte onlara dünyada ve âhirette şiddetle azap edeceğim. Hiçbir yardımcıları olmayacaktır onların.
Tevbe 55: Onların ne malları, ne de evlatları seni imrendirmesin. Allah bunlarla onlara dünya hayatında azabetmeyi ve kâfir olarak canlarının çıkmasını istiyor.74. ayet:….. Eğer tövbe ederlerse kendileri için hayırlı olur. Eğer yan çizerlerse Allah onlara dünyada da âhirette de acıklı bir azapla azap edecektir. Ve yeryüzünde onların ne bir dostu olacaktır ne de bir yardımcısı.
Rad 34: Dünya hayatında bir azap var onlar için; âhiret azabı ise çok daha şiddetlidir. Onları Allah’a karşı koruyacak kimse de yoktur.
Casiye 26: De ki: “Allah sizi yaşatıyor(diriltir). Sonra sizi öldürecek, sonra da kendisinde şüphe olmayan Kıyamet gününde sizi bir araya getirecek, ama insanların çoğu bilmezler.”
İbrahim 27: Allah, iman edenleri hem dünya hayatında hem de ahirette sabit bir sözle (kelimei şehadet) sağlamlaştırır, zalimleri ise saptırır. Ve Allah dilediğini yapar.
İbrahim 42:Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor.
Not: Bu ayet cezanın kabir hayatına değil, ahiret gününe ertelendiğini bildirmektedir.
Mü'minun 99-100 : “Onlardan birine ölüm gelince, 'Rabbim! Beni geri çevir, belki yapmadan bıraktığımı tamamlar, iyi iş işlerim' der. Hayır; bu söylediği sadece laftır. Tekrar diriltilecekleri güne kadar arkalarında geriye dönmekten onları alı koyan bir engel /berzah vardır.”
Tevbe 55: Onların ne malları, ne de evlatları seni imrendirmesin. Allah bunlarla onlara dünya hayatında azabetmeyi ve kâfir olarak canlarının çıkmasını istiyor.74. ayet:….. Eğer tövbe ederlerse kendileri için hayırlı olur. Eğer yan çizerlerse Allah onlara dünyada da âhirette de acıklı bir azapla azap edecektir. Ve yeryüzünde onların ne bir dostu olacaktır ne de bir yardımcısı.
Rad 34: Dünya hayatında bir azap var onlar için; âhiret azabı ise çok daha şiddetlidir. Onları Allah’a karşı koruyacak kimse de yoktur.
Casiye 26: De ki: “Allah sizi yaşatıyor(diriltir). Sonra sizi öldürecek, sonra da kendisinde şüphe olmayan Kıyamet gününde sizi bir araya getirecek, ama insanların çoğu bilmezler.”
İbrahim 27: Allah, iman edenleri hem dünya hayatında hem de ahirette sabit bir sözle (kelimei şehadet) sağlamlaştırır, zalimleri ise saptırır. Ve Allah dilediğini yapar.
İbrahim 42:Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor.
Not: Bu ayet cezanın kabir hayatına değil, ahiret gününe ertelendiğini bildirmektedir.
Mü'minun 99-100 : “Onlardan birine ölüm gelince, 'Rabbim! Beni geri çevir, belki yapmadan bıraktığımı tamamlar, iyi iş işlerim' der. Hayır; bu söylediği sadece laftır. Tekrar diriltilecekleri güne kadar arkalarında geriye dönmekten onları alı koyan bir engel /berzah vardır.”
Not:Ölümden sonra diriliş sadece bir kere o da ahirette
Mü'minun 112-113 : “Allah inkârcılara ‘Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?’ diye sorar. Onlarda, ‘Bir gün, ya da bir günden daha az’ derler…”
Mü'minun 112-113 : “Allah inkârcılara ‘Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?’ diye sorar. Onlarda, ‘Bir gün, ya da bir günden daha az’ derler…”
Taha 103-104 : “Siz dünyada on gün eğleştiniz diye aralarında gizli gizli konuşurlar…En akıllıları ‘Sadece bir gün kaldınız’ der.”
Not: İnsanlar dirilince kabir hayatından ve azabından hiç bahsetmemektedir.
Not: İmana dönmek için yaşıyor olmak gerekir. allah dostu seyyid. Yaşadığımıza göre yakın azap dünyada başımıza gelen (Bedir Savaşı) azaplardır.Kabir azabı değildir.
Nahl 89: (Ey Muhammed!) Her ümmetin kendi içinden üzerlerine bir şahit göndereceğimiz, seni de onların üzerine bir şahit olarak getireceğimiz günü düşün. Sana bu kitabı; her şey için bir açıklama, doğru yolu gösteren bir rehber, bir rahmet ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.
Nahl 89: (Ey Muhammed!) Her ümmetin kendi içinden üzerlerine bir şahit göndereceğimiz, seni de onların üzerine bir şahit olarak getireceğimiz günü düşün. Sana bu kitabı; her şey için bir açıklama, doğru yolu gösteren bir rehber, bir rahmet ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.
Not: Hesaba çekilmenin şahidler huzurunda olacak, kabirde ise bunların olmayacağı aşikârdır.
Hud 103: Şüphesiz, ahiret azabından korkanlar için bunda bir ibret vardır. Bu, insanların (hesap ve ceza için) toplanacakları bir gündür. Bu, herkesin toplanıp bir araya geleceği bir gündür.
Not: Hesaba çekilmenin toplu halde olacak, kabirde ise bunların olmayacağı aşikârdır.
Bakara 201 : Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de.
Not: Allah bize kur’an’da nasıl dua edeceğimize dair çok güzel örnekler vermiştir. Eğer kabir hayatı olsaydı, ‘bize kabir hayatında da iyilik ver’ diye duamız onu da içine alacaktı. Çünkü, kabir hayatı dünya hayatından yüzlerce, hatta binlerce kez daha uzun olacağından, dünya hayatı kadar önemli olacaktı.
Bakara 28 :“Ölü idiniz sizleri diriltti, sonra öldürecek, sonra tekrar diriltecek ve sonunda ona döndürüleceksiniz.”
Kabir azabını savunanlar; 'iki defa öldürülmeden'; ' birincisini ana rahmindeki cansızlık hali, ikincisini de, ecelin gelip dünyadan göçme' olarak anlamışlardır. Ki doğru anlamışlardır. İki defa diriltmeye gelince 'birincisi kabirde, ikincisi mahşerde ' diyerek öldürülmeyi izah ederken kullandıkları 'anne karnındaki ölüm' ün karşılığı olan 'anne karnından dünyaya doğmak fikrinden' rucû ederek kendileriyle çelişmişlerdir. Hâlbuki doğrusu şudur ; 'birinci diriltme, dünyaya gelişimizde O'nun verdiği hayat, ikinci diriltme mahşerde diriltme. Nerde kaldı kabirde diriltme? O zaman diriltmeler üçe çıkmaz mı? Anne karnında, mezarda ve mahşerde. Hâlbuki ayet iki diriltmeden bahsetmektedir.
“Siz ölüydünüz size hayat verdi..” [Bakara 18] Yukarıdaki ayette geçen ‘iki defa ölümü’ de bu ayet tefsir etmektedir. Doğmadan önceki ölü halimiz ve dünya hayatından sonraki ölümümüz. Eğer kabir hayatı olsaydı, l. Sûr’a üflendiğinde, kabirde de öleceğimiz için ölümler bu takdirde üçe çıkar. Bu da apaçık Kur’an’a aykırıdır.
Tûr 45-7 : “Artık sen çarpılacakları güne / kıyamet gününe kadar onları kendi haline bırak... Zulmedenlere bu ahiret azabından başka bir azap / yakın bir azap ta var.” Buradaki 'başka bir azap' kabir azabı olarak yorumlanmıştır.Hâlbuki bu ayet çok açık ve net bir şekilde zalimlere /müşriklere ahiretten başka dünyada da yakın bir zaman içinde azap (Bedir yenilgisi ) göreceklerini haber vermektedir.
Tevbe 101 : Çevrenizdeki bedevîlerden birtakım münafıklar vardır. Medine halkından da münafıklıkta direnenler var ki sen onları bilmezsin. Biz onları biliriz. Onlara iki defa azap edeceğiz. (dünyada ,kabirde)Sonra da büyük bir azaba itileceklerdir.(Ahirette)
Tûr 45-7 : “Artık sen çarpılacakları güne / kıyamet gününe kadar onları kendi haline bırak... Zulmedenlere bu ahiret azabından başka bir azap / yakın bir azap ta var.” Buradaki 'başka bir azap' kabir azabıdır.
Kabirde ruhların kullara iadesi de haktır. Kabrin kafirler için daralması ve gerek kâfirlere gerekse müslimlerin bir kısmına kabirde azab edilmesi haktır.allah dostu seyyid.
Kabirde ruhlar cesedin tümüne, yahut bir kısmına topluca yahut ayrı ayrı olarak iade edilecektir. Kabirdeki soru sorulma işi, ruhların iadesinden sonra olacaktır. Kabirdeki sorulara karşılık mümin: Rabbim Allah, dinim İslâm, peygamberim Hz. Muhammed sallellahu aleyhi vesellem'dir, cevabını verecektir. Kâfir ise: Hah hah! Anlamadım, diyecektir. Bu cevabın aslı Buharı ve Müslim'de vardır. Ve bu hadis Ebû Dâvud tarafından rivayet edilmiştir. Bu konuda Mutezile ve Rafizîlerin bir kısmının muhalefeti vardır.(Kabir Azabı Ve Ruhların İadesi.- Fıkhı Ekber Şerhi)
Hadisler:
– Peygamberimiz mezarlıktan geçerken: “Kardeşiniz için Allah’tan mağfiret dileyiniz. Çünkü o şu anda sorguya çekilmektedir” demiştir.
– İdrardan sakınınız, zira kabir azabının çoğu ondandır.
– Şüphesiz kabir ahiret konaklarının ilkidir. Eğer ölü bu konaktan kurtulursa ondan sonrası daha kolaydır. Ondan kurtulamazsa sonrası daha zordur.
– Hz. Peygamber Hz. Ayşe’ye sordu: “Kabirde halin nedir.” Kendisi cevap verdi: Ya Hümeyra şüphesiz kabrin mü’mini sıkıştırması, ananın çocuğunun ayağını sıkması gibidir. Münker-Nekir meleklerinin soru sorması da; göz kamaştığı zaman ona sürme çekmek gibidir.
– Hz. Peygamber, Hz. Ömer’e: “Kabirde halin nicedir?” demiş. Hz. Ömer de- “Aklım başımda mı olacak ?’ demiş. Resulullah ‘Evet’ demiş. Hz. Ömer de ‘O takdirde hiç aldırmam’ cevabını vermiş.
Hud 103: Şüphesiz, ahiret azabından korkanlar için bunda bir ibret vardır. Bu, insanların (hesap ve ceza için) toplanacakları bir gündür. Bu, herkesin toplanıp bir araya geleceği bir gündür.
Not: Hesaba çekilmenin toplu halde olacak, kabirde ise bunların olmayacağı aşikârdır.
Bakara 201 : Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de.
Not: Allah bize kur’an’da nasıl dua edeceğimize dair çok güzel örnekler vermiştir. Eğer kabir hayatı olsaydı, ‘bize kabir hayatında da iyilik ver’ diye duamız onu da içine alacaktı. Çünkü, kabir hayatı dünya hayatından yüzlerce, hatta binlerce kez daha uzun olacağından, dünya hayatı kadar önemli olacaktı.
Ayrıca;
*Fatihada’ki; ‘yevm’id-dîn/ceza günü, hesap gününün ahirette bir kere olacağını haber vermektedir. Eğer kabirde de hesaba çekilme olsaydı; bu takdirde ‘ceza/hesap günleri’nden söz edilirdi.
*Kâfirlerin cehennemden çıkmak için yalvardıkları, azablarının son bulmasını istedikleri pek çok ayette geçmektedir. Eğer kabir azabı olsaydı, bizi kabir azabından kurtar diye yalvarmaları ayetlerde yer alacaktı.
*Ahirette organların konuşturulacağını ayetler haber vermektedir. [Yasin, 65] Kabirde organlar ölü, ya da çürümüş olacağından konuşamazlar.
* İsa (a.s)’ın Kur’an’daki ifadesi; “ Doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak kabrimden kalkacağım gün esenlik banadır” [Meryem, 33] her şeyi özetlemektedir. Dünyaya geliyoruz, sonra ölüyoruz ve son kez ölmemek üzere diriltiliyoruz. Üç kelime, doğum, ölüm ve yeniden diriliş. O kadar!
Kabir azabının var olduğuna delil gösterilen ayetlerin eleştiri ve analizi:
Mümin 45.46:Allah, o adamı ötekilerin kurdukları tuzakların kötülüklerinden korudu. Firavun ailesini de azabın en beteri kuşattı. Sabah-akşam, ateşe arz olunurlar . Kıyamet koptuğu gün de şöyle denir: “Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun.
Bu ayete baktığımızda firavun ailesinin azabın en kötüsünü kuşattığını söylüyor. Bu azabın hem dünyada hem de ahirette olacağını devamında da anlıyorsunuz zaten. Yaratan sabah akşam sözüyle sürekli, devamlı ateşe sunulacağını belirtiyor ve bu ailenin mahşer günü azabın en şiddetlisine sokun sözleriyle de açıklık getiriyor. Ayette bahsedilen sabah, akşam ateşe arz olunurlar sözünün kabirde olabileceği söylenerek kurandan delil aranmıştır. Bunu söylemek diğer yazdığımız tüm ayetle çelişir. Ayrıca Yaratan yine kuranın tümünü düşündüğümüzde bazı cezaların bu dünyada da verileceğini bizlere bildirmiştir. Bu demektir ki Rabbimiz firavun ailesine bu dünyada da azap vermiş olması mümkündür. Sabah akşam sözcüğü Arapçada sürekli anlamında kullanılır.O'nu sabah-akşam tesbih edin” [Ahzab, 33/42] ayeti gibi. Buradan da ayette anlatılmak istenen hem mahşerde hem de yaşarken, Dünyada Allah'ın sürekli firavun ailesine azap edeceğini anlayabiliriz.
Firavun ve adamlarının sabah ve akşam azaba uğratılmaları daha bu dünyada gerçekleşmiştir: Onların üzerlerine tufan, çekirge, kurbağa gönderilmiş, suları kana dönüşmüş, böylece onlar sabah-akşam, sürekli azaba uğratılmıştır.Bunu başka ayetlerden de öğrenmekteyiz. “Biz Firavunu ve adamlarını senelerce süren kıtlık ve kuraklıkla kıvrandırdık ki belki düşünür, ibret alırlar” [Araf/130] Yine köle olarak kullandıkları İsrailoğullarının memleketlerine hâkim olması, onları yönetmesi onlar için en büyük psikolojik azptır. Yani firavunlar ve adamları daha bu dünyada cezalarının bir kısmıyla karşılaşmışlardır. Allah’ın adaleti tam olarak bu dünyada gerçekleşmediğinden, kıyamet günü azabın büyüğüne uğratılacaklardır. Yine Firavun ve adamları hakkındaki “Onlar hem bu dünyada hem de kıyamet gününde lanete uğratıldılar” [Hud, 11/99] ayeti onların bu dünyada gördükleri azaba işaret etmektedir.allah dostu seyyid.
*Fatihada’ki; ‘yevm’id-dîn/ceza günü, hesap gününün ahirette bir kere olacağını haber vermektedir. Eğer kabirde de hesaba çekilme olsaydı; bu takdirde ‘ceza/hesap günleri’nden söz edilirdi.
*Kâfirlerin cehennemden çıkmak için yalvardıkları, azablarının son bulmasını istedikleri pek çok ayette geçmektedir. Eğer kabir azabı olsaydı, bizi kabir azabından kurtar diye yalvarmaları ayetlerde yer alacaktı.
*Ahirette organların konuşturulacağını ayetler haber vermektedir. [Yasin, 65] Kabirde organlar ölü, ya da çürümüş olacağından konuşamazlar.
* İsa (a.s)’ın Kur’an’daki ifadesi; “ Doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak kabrimden kalkacağım gün esenlik banadır” [Meryem, 33] her şeyi özetlemektedir. Dünyaya geliyoruz, sonra ölüyoruz ve son kez ölmemek üzere diriltiliyoruz. Üç kelime, doğum, ölüm ve yeniden diriliş. O kadar!
Kabir azabının var olduğuna delil gösterilen ayetlerin eleştiri ve analizi:
Mümin 45.46:Allah, o adamı ötekilerin kurdukları tuzakların kötülüklerinden korudu. Firavun ailesini de azabın en beteri kuşattı. Sabah-akşam, ateşe arz olunurlar . Kıyamet koptuğu gün de şöyle denir: “Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun.
Bu ayete baktığımızda firavun ailesinin azabın en kötüsünü kuşattığını söylüyor. Bu azabın hem dünyada hem de ahirette olacağını devamında da anlıyorsunuz zaten. Yaratan sabah akşam sözüyle sürekli, devamlı ateşe sunulacağını belirtiyor ve bu ailenin mahşer günü azabın en şiddetlisine sokun sözleriyle de açıklık getiriyor. Ayette bahsedilen sabah, akşam ateşe arz olunurlar sözünün kabirde olabileceği söylenerek kurandan delil aranmıştır. Bunu söylemek diğer yazdığımız tüm ayetle çelişir. Ayrıca Yaratan yine kuranın tümünü düşündüğümüzde bazı cezaların bu dünyada da verileceğini bizlere bildirmiştir. Bu demektir ki Rabbimiz firavun ailesine bu dünyada da azap vermiş olması mümkündür. Sabah akşam sözcüğü Arapçada sürekli anlamında kullanılır.O'nu sabah-akşam tesbih edin” [Ahzab, 33/42] ayeti gibi. Buradan da ayette anlatılmak istenen hem mahşerde hem de yaşarken, Dünyada Allah'ın sürekli firavun ailesine azap edeceğini anlayabiliriz.
Firavun ve adamlarının sabah ve akşam azaba uğratılmaları daha bu dünyada gerçekleşmiştir: Onların üzerlerine tufan, çekirge, kurbağa gönderilmiş, suları kana dönüşmüş, böylece onlar sabah-akşam, sürekli azaba uğratılmıştır.Bunu başka ayetlerden de öğrenmekteyiz. “Biz Firavunu ve adamlarını senelerce süren kıtlık ve kuraklıkla kıvrandırdık ki belki düşünür, ibret alırlar” [Araf/130] Yine köle olarak kullandıkları İsrailoğullarının memleketlerine hâkim olması, onları yönetmesi onlar için en büyük psikolojik azptır. Yani firavunlar ve adamları daha bu dünyada cezalarının bir kısmıyla karşılaşmışlardır. Allah’ın adaleti tam olarak bu dünyada gerçekleşmediğinden, kıyamet günü azabın büyüğüne uğratılacaklardır. Yine Firavun ve adamları hakkındaki “Onlar hem bu dünyada hem de kıyamet gününde lanete uğratıldılar” [Hud, 11/99] ayeti onların bu dünyada gördükleri azaba işaret etmektedir.allah dostu seyyid.
Bakara 28 :“Ölü idiniz sizleri diriltti, sonra öldürecek, sonra tekrar diriltecek ve sonunda ona döndürüleceksiniz.”
Kabir azabını savunanlar; 'iki defa öldürülmeden'; ' birincisini ana rahmindeki cansızlık hali, ikincisini de, ecelin gelip dünyadan göçme' olarak anlamışlardır. Ki doğru anlamışlardır. İki defa diriltmeye gelince 'birincisi kabirde, ikincisi mahşerde ' diyerek öldürülmeyi izah ederken kullandıkları 'anne karnındaki ölüm' ün karşılığı olan 'anne karnından dünyaya doğmak fikrinden' rucû ederek kendileriyle çelişmişlerdir. Hâlbuki doğrusu şudur ; 'birinci diriltme, dünyaya gelişimizde O'nun verdiği hayat, ikinci diriltme mahşerde diriltme. Nerde kaldı kabirde diriltme? O zaman diriltmeler üçe çıkmaz mı? Anne karnında, mezarda ve mahşerde. Hâlbuki ayet iki diriltmeden bahsetmektedir.
“Siz ölüydünüz size hayat verdi..” [Bakara 18] Yukarıdaki ayette geçen ‘iki defa ölümü’ de bu ayet tefsir etmektedir. Doğmadan önceki ölü halimiz ve dünya hayatından sonraki ölümümüz. Eğer kabir hayatı olsaydı, l. Sûr’a üflendiğinde, kabirde de öleceğimiz için ölümler bu takdirde üçe çıkar. Bu da apaçık Kur’an’a aykırıdır.
Tevbe 101 : Çevrenizdeki bedevîlerden birtakım münafıklar vardır. Medine halkından da münafıklıkta direnenler var ki sen onları bilmezsin. Biz onları biliriz. Onlara iki defa azap edeceğiz. (dünyada ,kabirde)Sonra da büyük bir azaba itileceklerdir.(Ahirette)
Söz konusu ayetin az aşağısında şöyle buyurulmaktadır; “ (Allah) Kalplerinde hastalık olanların pisliklerine pislik katmış ve böylece kafir olarak ölmüşlerdir. Onlar yılda bir iki defa belaya uğratılıp imtihana çekildiklerini görmüyorlar mı ?” [Tevbe 125-6]
Zemahşeri bu iki azaptan birinin münafıkların mallarından zekat alınması - ki onlar için büyük azaptır - ve diğerinin de, bedenlerinin zarar görmesi olarak tefsir etmiştir. Yani kabir azabı olarak yorumlanan 'iki azap' aynı surenin 14 ayet sonrasında bizzat Kur'an tarafından tefsir edilmiştir.
Bakara 154 : Siz Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz.allah dostu seyyid.
Ali İmran 169: Allah yolunda öldürülenleri sakın 'ölüler' saymayın. Hayır, onlar, Rableri katında diridirler, rızıklanmaktadırlar.
‘Siz bilemezsiniz’ ifadesini bazı müfessirler; ‘Bu dünya hayatındaki halinizle ahiret ahvalini anlayamazsınız’ şeklinde anlamışlardır. Bu ayeti [Al-i İmran/168-9] ayetleri tefsir etmektedir. Münafıklar, Uhud’ta şehid düşen müslümanlara 'şayet bizi dinlemiş olsalardı öldürülmüş olmayacaklardı’ şeklindeki [Al-i İmran, 3/168] sözlerine “Allah yolunda öldürülenleri ölü sanmayın! Aksine onlar diridirler…” şeklinde cevap verilmiştir. ‘Bu Allah yolunda dinleri için ölenler, dinleri ile dirilenlerdir, gerçek diriliği elde etmiş insanlardır” şeklinde bir cevaptır. 'Esas ölüler sizsiniz, Ey münafıklar!' demektir. Yine onlara ölü denilmemesinin istenmesi, onlara iltifat ve saygıdan dolayıdır. Müslümanları cihada teşviktir. Şehidlerin ve diğer insanların ölümleri arasında mahiyet bakımında fark yoktur. Onlar dinleri, milletleri için kendilerini feda ettiklerinden ölümleriyle ölümsüzlüğü kazanmışlar demektir. Yoksa gerçek anlamda mezarlarında yaşıyorlar anlamına asla gelmez.
Al-i İmran 170 :(Şehitler) Allah'ın lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar. Henüz şehit olmamış kimselere de hiçbir korku ve hüznün olmadığını müjdelemekten haz alırlar...”
Bazı müfessirler 'diridirler' kelimesini 'dirilecekler' şeklinde de anlamışlardır. Kur’an gerçekleşmesi kesinlik arzeden geleceğe ait olayları bazen geçmiş, bazen de şimdiki zaman sıygasıyla anlatır. Ayette geçen ‘Onlar Rableri katında rızıklanmaktadırlar’ ifadesi, ‘onlar ahirette rızıklanacaklardır’ anlamındadır.
Allah katında rızıklandırılmalarını; cennete girme müjdesi ile can verdikleri ve kıyamet günü bu müjdenin sevinci ile uyanacakları şeklinde de anlamamız da mümkündür. Şu ayet buna işarettir. “Şüphesiz Rabbimiz Allah'tır deyip de, sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine melekler sürekli inerler ve şöyle derler; 'korkmayın, mahzun olmayın, size vadolunan cennet ile sevinin'...” [Fussilet, 41/30]
Nuh,25 :Onlar hatalarından (büyük günahlarından) dolayı boğuldular. Sonra ateşe sokuldular. Artık kendileri için, Allah’tan başka bir yardımcı bulamadılar.
Ayette suda boğulan Nuh kavminin boğulmanın hemen akabinde cehenneme girmeleri, kabir azabının olmadığını gösterir.
Zamahşerinin görüşü ve delilleri:
Zemahşerî, kabir suâlinin olmadığına Duhân Sûresi’nin 56. âyetini delil getirir: “Orada ilk ölümden başka ölüm tatmazlar.” Müellife göre geçmişteki ölümün gelecekte tadılması muhaldir. Eğer birinci ölümün tadılması gelecekte olsaydı, ikinci ölümü de tadarlardı. O halde ilk ölümden başka bir ölüm yoktur. İnsanlar ölür ve dirilirler. Eğer kabirde dirilme olsaydı, onlar iki defa ölümü tadmış olurlardı diyen Zemahşeri, iki defa ölümün olmadığına Mü’min Sûresi’nin 11. âyetini delil getirir: “Onlar: Rabbimiz! Bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin...derler.” Zemahşerî bu âyette geçen iki ölümden birincisini, doğum öncesi yokluk; ikincisini ise, tabiî ölüm; iki hayattan ilki, dünyâ hayatı, ikincisi de, dirilişten sonraki hayattır, şeklinde yorumlamıştır. Dolayısıyla, eğer kabirde de bir hayat olsaydı, âyette belirlenmeyen bir hayatı da eklemek gerekirdi. Zemahşerî’ye göre, Mü’min Sûresi’nin 11.âyeti müteşâbih olup, bu âyet, muhkem olan Duhân Sûresi’nin 56. âyetine arzolunarak yorumlanmalıdır.Bu mantıktan hareket ettiğimizde ölüm bir defadır, o halde kabir hayatı olmadığı için suali de yoktur.
Zemahşerî’ye göre: “Onlar sabah-akşam ateşe sunulurlar. Kıyamet çattığı gün, Fir’avun’un adamlarını azabın en ağırına sokun, denir” âyeti, müteşâbihtir. Bu âyet kabir azabının yokluğuna delildir, diyen müellif, gramatik açıdan âyete yaklaşarak, bu âyette geçen “en-nâr”lafzı, sûu’l-azâb/kötü azabtan bedeldir. Sanki o zaman âyetin manası, “kötü azab nedir?” diyen kimseye, ‘o, ateştir ki, Fir’avun ve ailesi sabah-akşam kıyamet günü azaba sokulur’ cevabı verilir. Yine Zemahşerî, bu âyeti önceki âyetin bağlamı çerçevesinde anlamaya çalışır. O zaman Fir’avun ve ailesinin arzedileceği ateş, Nisâ sûresi’nin 10. âyetinde geçen ateş gibi, mecâzî manada bir ateş olup, dünyada karşılaşacakları sıkıntılar demektir. Görüldüğü gibi Zemahşerî’nin her iki yorumundan çıkan sonuca göre, kabir azabı yoktur. Zemahşerî böyle bir sonuca, müteşâbihattan saydığı bu âyeti, muhkem kabul ettiği Tekâsür Sûresi’nin 8. ve Zilzal Sûresi’nin 7-8. âyetleri ışığında yorumlamak sûretiyle ulaşmıştır. Kabir ve âhiret ahvâli ile ilgili konularda Mutezili olan Kâdî Abdülcebbâr, Zemahşerî gibi düşünmemektedir.
Mezheplerin kabir hayatı ile ilgili farklı görüşleri:
Kabir azabı Hanefiler arasında bile ittifak yoktur. Bir kısmı, Müslümanların çocuklarının da sorguya çekileceğini söylerken bir kısmı, Peygamberler, çocuklar ve şehitlerin sorgudan muaf tutulacağını söylemişlerdir, kur’an peygamberlerin bile hesaba çekileceğini söylemesine rağmen bu sözleri söyleyebilmişlerdir. Müslüman çocukların kabirde sorgulanmasına rağmen cennete gireceği, kâfir çocuklarının ise durumunun daha karışık ve Müslüman çocuklarından farklı olarak “cennet ehline hizmetçi olacaklarına hükmedilmiştir.” denilmektedir. Kabirlerde azabın nasıl olacağı da tartışılmaktadır. Cesede mi yapılacaktır. Ruha mı yapılacaktır, yoksa hem ruha hem de cana mı yapılacaktır? Bu durumda kabirde ruhların cesede dönmesi konusu gündeme gelmektedir. Tabii ki bu da tartışılmıştır. Kabirde ruhlar cesedin tümüne mi yahut bir kısmına mı, topluca yahut ayrı ayrı olarak mı iade edilecektir? Kabirde soru sorulma işi ruhların bedene iade olunmasından sonra olduğu iddia edilmiştir.
Ehlisünnet azabın hem bedene hem ruha olduğu, bunun da ruhların bedene dönmesiyle olacağı inancındadırlar. Ayrıca İmanlı ölen ve kabir azabı görmeyen insanların ruhları serbest dolaşır. Bu sebeple pek çok yere gidip gelebilirler. Bir anda çok yerde bulunabilirler. Aramızda dolaşmaları mümkündür diye anlatılır. Ama tüm bu bilgiler nereden alınmıştır hiç bilinmez.
KABİR AZABINI SAVUNANLARIN DELİLLERİ:
Mümin 45.46: Allah, o adamı ötekilerin kurdukları tuzakların kötülüklerinden korudu. Firavun ailesini de azabın en beteri kuşattı. Sabah-akşam, ateşe sokulurlar . Kıyamet koptuğu gün de şöyle denir: “Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun.
Tevbe 101 : Çevrenizdeki bedevîlerden birtakım münafıklar vardır. Medine halkından da münafıklıkta direnenler var ki sen onları bilmezsin. Biz onları biliriz. Onlara iki defa azap edeceğiz. (dünyada ,kabirde)Sonra da büyük bir azaba itileceklerdir.(Ahirette)
Nuh,25 :Onlar hatalarından (büyük günahlarından) dolayı boğuldular. Sonra ateşe sokuldular. Artık kendileri için, Allah’tan başka bir yardımcı bulamadılar.
Bu surede, (Günahları yüzünden suda boğuldular, ardından da ateşe atıldılar) mealindeki 25. âyet-i kerimesinde geçen Feüdhılu kelimesindeki F harfi, hiç ara verilmediğini gösterir. Yani (Suda boğulduktan hemen sonra kabirdeki azaba maruz kaldılar)demektir. (El-Kavl-ül fasl)
Bakara 154 : Siz Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz.
Ali İmran 169: Allah yolunda öldürülenleri sakın 'ölüler' saymayın. Hayır, onlar, Rableri katında diridirler, rızıklanmaktadırlar.
Eğer onların diri olması ahirette olsaydı o takdirde bunu herkes bilirdi. 'Siz bilemezsiniz' denmezdi, siz bilmezsiniz deniliyorsa şehitler berzah âleminde diridirler .
Al-i İmran 170 :(Şehitler) Allah'ın lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar. Henüz şehit olmamış kimselere de hiçbir korku ve hüznün olmadığını müjdelemekten haz alırlar...”
Eşari; bu ancak dünyada olur, çünkü 'diriler henüz onlara katılmadılar, ölmediler ve öldürülmediler' demektedir.
Taha ,124 :Kim de benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır ve biz onu kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz.(Burdaki sıkıntılı geçim kabir hayatıdır)
Bakara 28: Bekara suresinin, (Ölü iken sizi diriltti. Tekrar öldürecek ve tekrar diriltecek) mealindeki 28. âyetinde bildirilen, ikinci dirilme kabirde olacaktır. İmam-ı Nesefi de bu âyetin kabir azabı ve nimetine işaret ettiğini bildirmiştir. (Tefsiri Şeyhzade)
Casiye 26: De ki: “Allah sizi yaşatıyor(diriltir). Sonra sizi öldürecek, sonra da kendisinde şüphe olmayan Kıyamet gününde sizi bir araya getirecek, ama insanların çoğu bilmezler.”
İmam-ı Nesefi buyurdu ki:
Casiye suresinin, (Allah sizi diriltir, sonra öldürür) mealindeki 26. âyetinde, diriltmenin kabirde olacağını bildiriyor. (Şeyhzade)
İbrahim 27: Allah, iman edenleri hem dünya hayatında hem de ahirette (kabir hayatı) sabit bir sözle (kelimei şehadet) sağlamlaştırır, zalimleri ise saptırır. Ve Allah dilediğini yapar.
Bakara 154 : Siz Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz.allah dostu seyyid.
Ali İmran 169: Allah yolunda öldürülenleri sakın 'ölüler' saymayın. Hayır, onlar, Rableri katında diridirler, rızıklanmaktadırlar.
‘Siz bilemezsiniz’ ifadesini bazı müfessirler; ‘Bu dünya hayatındaki halinizle ahiret ahvalini anlayamazsınız’ şeklinde anlamışlardır. Bu ayeti [Al-i İmran/168-9] ayetleri tefsir etmektedir. Münafıklar, Uhud’ta şehid düşen müslümanlara 'şayet bizi dinlemiş olsalardı öldürülmüş olmayacaklardı’ şeklindeki [Al-i İmran, 3/168] sözlerine “Allah yolunda öldürülenleri ölü sanmayın! Aksine onlar diridirler…” şeklinde cevap verilmiştir. ‘Bu Allah yolunda dinleri için ölenler, dinleri ile dirilenlerdir, gerçek diriliği elde etmiş insanlardır” şeklinde bir cevaptır. 'Esas ölüler sizsiniz, Ey münafıklar!' demektir. Yine onlara ölü denilmemesinin istenmesi, onlara iltifat ve saygıdan dolayıdır. Müslümanları cihada teşviktir. Şehidlerin ve diğer insanların ölümleri arasında mahiyet bakımında fark yoktur. Onlar dinleri, milletleri için kendilerini feda ettiklerinden ölümleriyle ölümsüzlüğü kazanmışlar demektir. Yoksa gerçek anlamda mezarlarında yaşıyorlar anlamına asla gelmez.
Al-i İmran 170 :(Şehitler) Allah'ın lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar. Henüz şehit olmamış kimselere de hiçbir korku ve hüznün olmadığını müjdelemekten haz alırlar...”
Bazı müfessirler 'diridirler' kelimesini 'dirilecekler' şeklinde de anlamışlardır. Kur’an gerçekleşmesi kesinlik arzeden geleceğe ait olayları bazen geçmiş, bazen de şimdiki zaman sıygasıyla anlatır. Ayette geçen ‘Onlar Rableri katında rızıklanmaktadırlar’ ifadesi, ‘onlar ahirette rızıklanacaklardır’ anlamındadır.
Allah katında rızıklandırılmalarını; cennete girme müjdesi ile can verdikleri ve kıyamet günü bu müjdenin sevinci ile uyanacakları şeklinde de anlamamız da mümkündür. Şu ayet buna işarettir. “Şüphesiz Rabbimiz Allah'tır deyip de, sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine melekler sürekli inerler ve şöyle derler; 'korkmayın, mahzun olmayın, size vadolunan cennet ile sevinin'...” [Fussilet, 41/30]
Nuh,25 :Onlar hatalarından (büyük günahlarından) dolayı boğuldular. Sonra ateşe sokuldular. Artık kendileri için, Allah’tan başka bir yardımcı bulamadılar.
Ayette suda boğulan Nuh kavminin boğulmanın hemen akabinde cehenneme girmeleri, kabir azabının olmadığını gösterir.
Zamahşerinin görüşü ve delilleri:
Zemahşerî, kabir suâlinin olmadığına Duhân Sûresi’nin 56. âyetini delil getirir: “Orada ilk ölümden başka ölüm tatmazlar.” Müellife göre geçmişteki ölümün gelecekte tadılması muhaldir. Eğer birinci ölümün tadılması gelecekte olsaydı, ikinci ölümü de tadarlardı. O halde ilk ölümden başka bir ölüm yoktur. İnsanlar ölür ve dirilirler. Eğer kabirde dirilme olsaydı, onlar iki defa ölümü tadmış olurlardı diyen Zemahşeri, iki defa ölümün olmadığına Mü’min Sûresi’nin 11. âyetini delil getirir: “Onlar: Rabbimiz! Bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin...derler.” Zemahşerî bu âyette geçen iki ölümden birincisini, doğum öncesi yokluk; ikincisini ise, tabiî ölüm; iki hayattan ilki, dünyâ hayatı, ikincisi de, dirilişten sonraki hayattır, şeklinde yorumlamıştır. Dolayısıyla, eğer kabirde de bir hayat olsaydı, âyette belirlenmeyen bir hayatı da eklemek gerekirdi. Zemahşerî’ye göre, Mü’min Sûresi’nin 11.âyeti müteşâbih olup, bu âyet, muhkem olan Duhân Sûresi’nin 56. âyetine arzolunarak yorumlanmalıdır.Bu mantıktan hareket ettiğimizde ölüm bir defadır, o halde kabir hayatı olmadığı için suali de yoktur.
Zemahşerî’ye göre: “Onlar sabah-akşam ateşe sunulurlar. Kıyamet çattığı gün, Fir’avun’un adamlarını azabın en ağırına sokun, denir” âyeti, müteşâbihtir. Bu âyet kabir azabının yokluğuna delildir, diyen müellif, gramatik açıdan âyete yaklaşarak, bu âyette geçen “en-nâr”lafzı, sûu’l-azâb/kötü azabtan bedeldir. Sanki o zaman âyetin manası, “kötü azab nedir?” diyen kimseye, ‘o, ateştir ki, Fir’avun ve ailesi sabah-akşam kıyamet günü azaba sokulur’ cevabı verilir. Yine Zemahşerî, bu âyeti önceki âyetin bağlamı çerçevesinde anlamaya çalışır. O zaman Fir’avun ve ailesinin arzedileceği ateş, Nisâ sûresi’nin 10. âyetinde geçen ateş gibi, mecâzî manada bir ateş olup, dünyada karşılaşacakları sıkıntılar demektir. Görüldüğü gibi Zemahşerî’nin her iki yorumundan çıkan sonuca göre, kabir azabı yoktur. Zemahşerî böyle bir sonuca, müteşâbihattan saydığı bu âyeti, muhkem kabul ettiği Tekâsür Sûresi’nin 8. ve Zilzal Sûresi’nin 7-8. âyetleri ışığında yorumlamak sûretiyle ulaşmıştır. Kabir ve âhiret ahvâli ile ilgili konularda Mutezili olan Kâdî Abdülcebbâr, Zemahşerî gibi düşünmemektedir.
Mezheplerin kabir hayatı ile ilgili farklı görüşleri:
Kabir azabı Hanefiler arasında bile ittifak yoktur. Bir kısmı, Müslümanların çocuklarının da sorguya çekileceğini söylerken bir kısmı, Peygamberler, çocuklar ve şehitlerin sorgudan muaf tutulacağını söylemişlerdir, kur’an peygamberlerin bile hesaba çekileceğini söylemesine rağmen bu sözleri söyleyebilmişlerdir. Müslüman çocukların kabirde sorgulanmasına rağmen cennete gireceği, kâfir çocuklarının ise durumunun daha karışık ve Müslüman çocuklarından farklı olarak “cennet ehline hizmetçi olacaklarına hükmedilmiştir.” denilmektedir. Kabirlerde azabın nasıl olacağı da tartışılmaktadır. Cesede mi yapılacaktır. Ruha mı yapılacaktır, yoksa hem ruha hem de cana mı yapılacaktır? Bu durumda kabirde ruhların cesede dönmesi konusu gündeme gelmektedir. Tabii ki bu da tartışılmıştır. Kabirde ruhlar cesedin tümüne mi yahut bir kısmına mı, topluca yahut ayrı ayrı olarak mı iade edilecektir? Kabirde soru sorulma işi ruhların bedene iade olunmasından sonra olduğu iddia edilmiştir.
Ehlisünnet azabın hem bedene hem ruha olduğu, bunun da ruhların bedene dönmesiyle olacağı inancındadırlar. Ayrıca İmanlı ölen ve kabir azabı görmeyen insanların ruhları serbest dolaşır. Bu sebeple pek çok yere gidip gelebilirler. Bir anda çok yerde bulunabilirler. Aramızda dolaşmaları mümkündür diye anlatılır. Ama tüm bu bilgiler nereden alınmıştır hiç bilinmez.
KABİR AZABINI SAVUNANLARIN DELİLLERİ:
Mümin 45.46: Allah, o adamı ötekilerin kurdukları tuzakların kötülüklerinden korudu. Firavun ailesini de azabın en beteri kuşattı. Sabah-akşam, ateşe sokulurlar . Kıyamet koptuğu gün de şöyle denir: “Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun.
Tevbe 101 : Çevrenizdeki bedevîlerden birtakım münafıklar vardır. Medine halkından da münafıklıkta direnenler var ki sen onları bilmezsin. Biz onları biliriz. Onlara iki defa azap edeceğiz. (dünyada ,kabirde)Sonra da büyük bir azaba itileceklerdir.(Ahirette)
Tevbe suresinin, (Onları iki defa azaba uğratacağız) mealindeki 101. âyetindeki azabın biri kabir azabıdır. (Kadi Beydavi)Eş'arî; 'iki azaptan birinin bu dünyada kılıçla, diğerinin kabirde gerçekleşeceğini' söylemiştir.allah dostu seyyid.
Not: Bu ayet hakkındaki farklı görüşler için bakınız:
http://kolaykuran.blogspot.com.tr/2015/01/s-s-t-u-u-ile-baslayan-sureler.html#moreNuh,25 :Onlar hatalarından (büyük günahlarından) dolayı boğuldular. Sonra ateşe sokuldular. Artık kendileri için, Allah’tan başka bir yardımcı bulamadılar.
Bu surede, (Günahları yüzünden suda boğuldular, ardından da ateşe atıldılar) mealindeki 25. âyet-i kerimesinde geçen Feüdhılu kelimesindeki F harfi, hiç ara verilmediğini gösterir. Yani (Suda boğulduktan hemen sonra kabirdeki azaba maruz kaldılar)demektir. (El-Kavl-ül fasl)
Bakara 154 : Siz Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz.
Ali İmran 169: Allah yolunda öldürülenleri sakın 'ölüler' saymayın. Hayır, onlar, Rableri katında diridirler, rızıklanmaktadırlar.
Eğer onların diri olması ahirette olsaydı o takdirde bunu herkes bilirdi. 'Siz bilemezsiniz' denmezdi, siz bilmezsiniz deniliyorsa şehitler berzah âleminde diridirler .
Al-i İmran 170 :(Şehitler) Allah'ın lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar. Henüz şehit olmamış kimselere de hiçbir korku ve hüznün olmadığını müjdelemekten haz alırlar...”
Eşari; bu ancak dünyada olur, çünkü 'diriler henüz onlara katılmadılar, ölmediler ve öldürülmediler' demektedir.
Taha ,124 :Kim de benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır ve biz onu kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz.(Burdaki sıkıntılı geçim kabir hayatıdır)
Bakara 28: Bekara suresinin, (Ölü iken sizi diriltti. Tekrar öldürecek ve tekrar diriltecek) mealindeki 28. âyetinde bildirilen, ikinci dirilme kabirde olacaktır. İmam-ı Nesefi de bu âyetin kabir azabı ve nimetine işaret ettiğini bildirmiştir. (Tefsiri Şeyhzade)
Casiye 26: De ki: “Allah sizi yaşatıyor(diriltir). Sonra sizi öldürecek, sonra da kendisinde şüphe olmayan Kıyamet gününde sizi bir araya getirecek, ama insanların çoğu bilmezler.”
İmam-ı Nesefi buyurdu ki:
Casiye suresinin, (Allah sizi diriltir, sonra öldürür) mealindeki 26. âyetinde, diriltmenin kabirde olacağını bildiriyor. (Şeyhzade)
İbrahim 27: Allah, iman edenleri hem dünya hayatında hem de ahirette (kabir hayatı) sabit bir sözle (kelimei şehadet) sağlamlaştırır, zalimleri ise saptırır. Ve Allah dilediğini yapar.
Tûr 45-7 : “Artık sen çarpılacakları güne / kıyamet gününe kadar onları kendi haline bırak... Zulmedenlere bu ahiret azabından başka bir azap / yakın bir azap ta var.” Buradaki 'başka bir azap' kabir azabıdır.
Kabirde ruhların kullara iadesi de haktır. Kabrin kafirler için daralması ve gerek kâfirlere gerekse müslimlerin bir kısmına kabirde azab edilmesi haktır.allah dostu seyyid.
Kabirde ruhlar cesedin tümüne, yahut bir kısmına topluca yahut ayrı ayrı olarak iade edilecektir. Kabirdeki soru sorulma işi, ruhların iadesinden sonra olacaktır. Kabirdeki sorulara karşılık mümin: Rabbim Allah, dinim İslâm, peygamberim Hz. Muhammed sallellahu aleyhi vesellem'dir, cevabını verecektir. Kâfir ise: Hah hah! Anlamadım, diyecektir. Bu cevabın aslı Buharı ve Müslim'de vardır. Ve bu hadis Ebû Dâvud tarafından rivayet edilmiştir. Bu konuda Mutezile ve Rafizîlerin bir kısmının muhalefeti vardır.(Kabir Azabı Ve Ruhların İadesi.- Fıkhı Ekber Şerhi)
– Peygamberimiz mezarlıktan geçerken: “Kardeşiniz için Allah’tan mağfiret dileyiniz. Çünkü o şu anda sorguya çekilmektedir” demiştir.
– İdrardan sakınınız, zira kabir azabının çoğu ondandır.
– Şüphesiz kabir ahiret konaklarının ilkidir. Eğer ölü bu konaktan kurtulursa ondan sonrası daha kolaydır. Ondan kurtulamazsa sonrası daha zordur.
– Hz. Peygamber Hz. Ayşe’ye sordu: “Kabirde halin nedir.” Kendisi cevap verdi: Ya Hümeyra şüphesiz kabrin mü’mini sıkıştırması, ananın çocuğunun ayağını sıkması gibidir. Münker-Nekir meleklerinin soru sorması da; göz kamaştığı zaman ona sürme çekmek gibidir.
– Hz. Peygamber, Hz. Ömer’e: “Kabirde halin nicedir?” demiş. Hz. Ömer de- “Aklım başımda mı olacak ?’ demiş. Resulullah ‘Evet’ demiş. Hz. Ömer de ‘O takdirde hiç aldırmam’ cevabını vermiş.